Saturday, July 21, 2012

Suçluluk psikolojisi üzerine

Suçluluk ve pişmanlık arasındaki fark şurada belirtilmiş. Suçluluk psikolojisi hisseden insan özsaygısını yitirir. Pişman olan insan üzülür , kendini eleştirir ancak öz saygısını yitirmez. http://www.psikoloji.web.tr/sucluluk.htm

Friday, July 20, 2012

Mac OS X Lion 10.7.3 ' ü Windows 7 üzerinde VmWare aracılığıyla çalıştırmak

1.Öncelikle Vmware kurun. Ben şuradan kurdum: Torrent'i indir

2.İndirdikten ve yükledikten sonra Vmware'ı mutlaka son sürüme güncelleyin.Aksi takdirde çalışmayacaktır.

3.Buradan lion os x 10.7.3 'ü indirin. Bu dosyanın içinde ayrıca Vmware programını free hale getirmek için crack dosyaları var. Bunları kullanarak VmWare ' ı free hale getirin. Olmadı google'a "VmWare Crack "yazarak da kolaylıkla serial keygenleri bulup copy paste edebilirsiniz.Buradaki linkteki videodan nasıl kurmanız gerektiği anlatılıyor.

4.Bilgisayarınızın virtual technology 'yi destekliyor olup olmadığından emin olmanız lazım. Bundan bazı küçük programlar indirerek emin olabilirsiniz.Eğer destekliyorsa , default olarak virtual technology "disabled" dır yani aktif değildir.bios ayarlarına girip "intel virtual technology" yi enable yapmanız lazımdır. Eğer işlemciniz Amd ise , Amd işlemcilerde virtual tech. maalesef yok. Bu işi yapabilmeniz için Intel işlemciye sahip olmanız şarttır.

5.Kurdunuz , başardıysanız, türkçe klavye seçeneklerini ayarlayın. O da buradaki linkte  anlatılıyor.

6.O da tamam. Şimdi de Mac'de application geliştirmek için kullanacağımız Xcode'u indirelim. Şuradaki listeden Xcode'un son sürümünü indirin. Şu an için son sürüm Xcode 4.3.3 yenisi geldiyse yenisini yükleyin.Yüklediğiniz dosya cd şeklinde gelecektir. Onu bir driver'mış gibi kullacaksınız. Yani nereden kurarım diye fazla kurcalamayın. Download dosyanızı silmediğiniz müddetçe Xcode orada durur.

7.İlk Xcode denemenizi nasıl yapacaksınız. Bu videoyuizleyin. Xcode göz aşinalığınız olsun hem de ilk çalışabilir kodunuza sahip olun.Yazarın videoda kullandığı dökümanı direkt buradan indirebilirsiniz.


Şimdilik bu kadar!!

Thursday, July 12, 2012

Aspirini kim icat etti ? , Eroini kim icat etti ? , Aspirin ve Eroin'i Dr. Hoffman icat etti , Aspirin'i Dr. Hoffman icat etti , Eroin'i Dr. Hoffman icat etti

İnsan organizması açısından tüm zamanların en yıkıcı kimyasalı. Bileşimlerinden biri sayılan eroinin, ilk kez bilim adamları eliyle ve gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretildiğini biliyor muydunuz? 1897'de Almanya'daki Bayer laboratuarlarında kanser ve tüberküloz hastaları için "ağrı kesici" olarak hazırlanan "eroin hidroklor", dehşet verici yan etkileri farkedilince onu ilaç olarak reçetelere yazan hekimler tarafından derhal terkedildi. Ancak iş işten geçmiş ve "şeytanın tozu" hapsedildiği şişeden kaçıp halkın arasına karışmayı başarmıştı bir kez daha Kimya tarihinin ünlü efsanelerinden birine göre, "eroin" maddesi, adını, bu maddeyi deneme amacıyla kolundan enjekte eden bir Bayer mühendisinin o anda yaşadıklarını tanımlamak için kullandığı şu mânidar cümleden almıştı: "Kendimi bir kahraman gibi hissediyorum!" ("I feel like a hero") İşte, o günden bu yana eroin, dünyanın dört bir köşesinde, din, dil, ırk ve sosyal sınıf gözetmeksizin yüzmilyonlarca "kahraman" (!) üretmeye devam ediyor. Yalnız, küçük bir sorun var ki, bu sentetik kahramanların büyük bir bölümü kahramanlıklarını pekiştirecek herhangi bir dünyevî icraat yapmaya vakit bulamadan, hayli zamansız bir biçimde toprağın altını boylamaktalar! Elbette ki, eroin şakası yapılamayacak kadar hassas bir konu. Zaten bizim derdimiz de şaka falan değil, yalnızca bir durum tesbiti yapmak. Ancak, aşağıda aktaracağımız tarihsel gerçekleri okuduktan sonra, şakayı biz mi yoksa şu anlı şanlı bilim dünyası mı yapıyor, ona siz karar vereceksiniz. İnsan organizması açısından tüm zamanların en yıkıcı kimyasal bileşimlerinden biri sayılan eroin, gerçekte son derece iyi niyetli bir amaca hizmet etmek üzere üretilmişti. Saf morfinin asit anhidritle işlenmesi sonucu ortaya çıkan bu ölümcül toz, ilk kez 21 Ağustos 1897 günü, Bayer'in Almanya'nın Elberfeld kentindeki laboratuarında sentezlendi. Sentezleme işlemi, bu tarihten yalnızca bi kaç gün önce aynı laboratuarda "Asprin"i keşfetmiş olan saygın Alman kimyageri Dr. Felix Hoffman tarafından gerçekleştirilecekti. Bayer kayıtları, bizlere bu deneyin hedefinin kuru öksürük, tüberküloz ve kanser gibi önemli hastalıklarda hem şiddetli acıları dindirebilen, hem de tedavi edici yönü bulunan etkili bir ilaç keşfetmek olduğunu bildiriyor. 1868'de Ludwigsburg da doğan Hoffman, Münih Üniversitesi Farmakoloji Bölümü'nden son derece yüksek derecelerle mezun olmuş, geleceği parlak bir kimyagerdi. Nitekim, Alman ilaç sanayiinin duayenlerinden Adolf von Bayer de onu keşfetmekte gecikmedi. Genç kimyageri şirketinin Ar-Ge bölümüne alan Bayer, onun sayesinde farmakoloji tarihinin en büyük buluşlarından biri olan asetil salisilik asiti günümüzde "Aspirin" adıyla bütün dünyada tanınan ticarî bir markaya dönüştürecekti. İşte, eroin tam da o günlerde, şirket çalışanlarının "Aspirin"in keşfinin coşkusunu yaşadığı sırada doğdu. Dr. Hoffman büyük buluşunu kayıtlara geçirmesinden yalnızca 11 gün sonra yine aynı laboratuarda, fokurdayan tüplerinin başındaydı. Bunaltıcı Ağustos sıcağına aldırmaksızın gün boyunca aralıksız çalışan ünlü kimyager en sonunda hedefine ulaştı. Deney kabının dibine çökelen beyaz toz, bir süredir kafayı taktığı o yepyeni formülün işe yaradığının da en somut kanıtıydı. Aspirin ve eroinin ortak mucidi: Dr. Felix Hoffman baz morfinden sekiz kat daha güçlü bir uyuşturucu elde eden Dr. Hoffman, bunun kontrollü şekilde kullanımıyla yukarıda anılan hastalıkların tedavisinde çok önemli bir ilerleme kaydedebileceğini düşünüyordu. Kobaylar üzerindeki deneme çalışmaları bir yıl kadar sürdü ve toz eroin, "heroin hydrochlor" ticarî markasıyla şişelenmiş olarak 20. yüzyılın hemen arefesinde Bayer şirketi tarafından piyasaya sürüldü. Bugün için inanılması bir hayli güç olmakla birlikte, eroin o dönemde başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde eczanelerde rahatça satılıyordu. Hekimler, birçok ağır vak'ada hastalarını "mutluluktan uçuran" bu toza önceleri büyük ilgi gösterdiler. Eroin yalnız tedavi umudu olanlar için değil, tedavisi imkânsız görülen ve ölüm döşeğinde birazcık huzur isteyen hastalar için de gerçek bir umut gibi görülmekteydi. Ancak, madalyonun öteki yüzü kısa sürede ortaya çıktı. Yalnızca bir iki kullanımın ardından "şeytanın tozu"na müptela olanlar şuursuzca ecza depolarına, laboratuarlara saldırıyor ve kendilerine daha fazla ilaç temin etmeye çabalıyorlardı. Eroin yasal olarak son kez 1. Dünya Savaşı yıllarında ağır yaralı askerlerin tedavisinde kullanıldı, ardından da tıp dünyasındaki güçlü bir konsensus sonucu tedavi prosedürlerinden tümüyle kaldırıldı. İnsanları çok seven ve mesleğine aşık bir kimyager olan Dr. Hoffman, 8 Şubat 1946'da son nefesini verirken, ilk kez onun laboratuar kaplarında dünyaya gözlerini açan "diasetilmorfin" artık çoktan bir ilaç olmaktan çıkmış, alım-satımı ya da kullanımı bir çok ülkede en ağır şekilde cezalandırılan lanetli bir maddeye dönüşmüştü. Bir daha da hiç bir güç önünü kesmeyi başaramayacaktı... Buradan alıntıladım ancak her yerde aynı metin var. http://www.becerikli.net/threads/72991-eroin-i-kim-icat-etti-%C3%B6%C4%9Frenmek-istiyormusun

Monday, July 2, 2012

Kendini Gerçekleştiren Kehanet nedir?

Robert K. Merton tarafından sosyoloji literatürüne kazandırılan bu terim'i bir bilgisayar mühendisinden dinlemeyeceksiniz heralde :) O halde uzmanının ağzından dinleyelim hadi :) Not:Uzmanın verdiği örnekler gerçek hayatta yaşanmış olaylardır. Buraya tıklayın
Ayrıca en bilinen örneklerinden birisi de bir heykeltraşın kendi yaptığı heykele aşık olmasıdır:

Bir zamanlar Kıbrıs adasında Pygmalion adında bir heykeltraş yaşardı.
Bu adam mesleğine aşıktı.
Hayattaki tek zevki yaptığı bu cansız dilsiz heykelleri ile ilgilenmekti.
İnsanlardan uzakta tek başına yaşamayı seçmişti, insanların arasına karışmaz onlarla konuşmaz dertleşmezdi. Heykellerinden başka kimseye önem vermez sabahtan akşama kadar onlarla vakit geçirir, yeni heykeller yapar dertlerini tasalarını onlara anlatırdı.
Bir gün bu heykeltraş fildişinden bir kadın heykeli yaptı. Bu heykel o kadar güzel o kadar etkileyici oldu ki, Pygmalion kendi yaptığı heykele aşık oldu. Onu bütün kalbiyle sevdi ancak heykel cansız olduğu için bu garip heykeltraşın sevgisine karşılık veremiyordu.

Bir gün Pygmalion bu güzel heykeli sevip okşarken, Aphrodite bu zavallı adama acıdı ve cansız fildişinden yapılmış heykele can verdi.
Pygmalion heykelin canlanıp kendisine karşılık verdiğini görünce hayrete düştü.
Bir mucize olmuş aşık olduğu heykel canlanmıştı.
O günden sonra Pygmalion sevdiği kadınla çok mutlu bir hayat sürdü.
Üstelik artık insanlardan da kaçmıyor onların arasına katılıyordu. 

Diğer bir anlatımla : 

Pygmalion ile Galateia

İnsanın kendine ve kendi eserine aşkını anlatan ve aşkın taşı canlandıracak kadar yüce olduğunu gösteren bir mitos'tur. Kadınlardan nefret eden bir heykeltıraş olan Pygmalion bir gün içten gelen bir dürtü ile mi yoksa tanrıların isteği üzeremidir bilinmez kusursuz bir kadın heykeli yapmağa girişir. Defalarca hünerli parmakları ile en mükemmel şekle getirmek için uğraşır heykelle. Sonunda bitirmiştir. Galateia adını verir ona. Bakanlar canlı sanırlar, oda sevmektedir bu fildişi parçasını ve gün geçtikçe daha da bağlanır ama bilir ki sevgisi cansız bir varlık içindir. Aphrodite tapınağına gider ve karşısına Galateia gibi bir kız çıkarması için yalvarır tanrıya. Sonra evine döner. Bir öpücük kondurur dudaklarına Galateia'nın şaşırır, cansız değildir artık ılık bir karşılık gelir, öptükçe de canlanmaya başlar heykel, sonunda dileği gerçekleşmiştir Pygmalion'un. Aşkına karşılık bulmuş ve sevdiğine kavuşmuştur.